Anayasanın Değiştirilemez Maddeleri ve Nobel Ekonomi Ödülü

1901 yılından başlayarak Nobel ödülleri; fizik, kimya, tıp, edebiyat ve barış alanlarında insanlığa hizmet eden eser ve buluşların sahiplerine veriliyor. Ödüllerin kaynağını Alfred Nobel’in kendi adıyla kurduğu vakfa yaptığı bağış oluşturuyor. Ödüller, ayrı birer komite tarafından veriliyor: İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi fizik, kimya alanlarındaki ödülleri; Karolinska Enstitüsü fizyoloji veya tıp alanındaki ödülleri ve Norveç Nobel Komitesi edebiyat alanındaki ödülleri veriyor. Norveç Parlamentosunca İsveç Akademisinden seçilen beş kişilik bir kurul ise barış alanındaki ödülün sahibini belirliyor. Ödül almayı hak eden kişi veya kurum bir madalya, bir diploma ve yıllar içinde değişen miktarda para ödülünün sahibi oluyor (günümüzde 1 milyon doların biraz üzerinde.)

Nobel Ekonomi Ödülü, orijinal Nobel ödülleri arasında yer almıyor. İsveç Merkez Bankası (Sveriges Riksbank) 1969 yılından itibaren, Nobel Vakfı’nın desteğiyle yürütülen bir ekonomi ödülünü finanse etmeye başladı ve bu ödül ilk andan itibaren Nobel Ekonomi Ödülü olarak anıldı. Bu ödülün Nobel Ekonomi Ödülü adıyla anılmasının nedeni diğer Nobel ödülleriyle aynı prosedüre tabi olmasından kaynaklanıyor. Ekonomi ödülüne aday olacaklar tıpkı Fizik ve Kimya alanındaki adaylar gibi İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi tarafından belirleniyor. Diğer Nobel ödülleriyle tek farkı bu ödülün parasının Nobel Vakfınca değil Riksbank tarafından karşılanıyor olmasında. Nobel Ekonomi Ödülünü kazanan ilk iktisatçılar Ragnar Frisch ve Jan Tinbergen idi.

Bu yılın Nobel Ekonomi Ödülünü Daron Acemoğlu, Simon Johnson ve James A. Robinson aldı. “Ülkeler arasındaki büyük gelir farklılığını azaltmanın zamanımızın en büyük amacı olduğuna” vurgu yapan ödül komitesi başkanı “bu üç iktisatçının bu amaca ulaşabilmek için toplumsal kurumların önemini ortaya koyduklarını” belirtiyor. İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, bu üç iktisatçının “bazı ülkelerin kurumlarının zayıflığı nedeniyle gelişememe tuzağına düşüp orada kaldıklarını, buna karşılık toplumsal kurumlarını geliştirebilen ülkelerin bu tuzaktan çıkarak refahlarını artırdıklarını savunan çalışmalarını” ödüle layık gördüğünü açıkladı.

Kurumlar denildiği zaman yalnızca bir takım örgütler anlaşılmamalı kuşkusuz. Maliye Bakanlığı, Merkez Bankası, düzenleyici ve denetleyici kurullar nasıl birer kurumsa, hukuk, demokrasi, eğitim, laiklik de birer kurumdur. Bir başka ifadeyle merkez bankasının bağımsızlığı, bu kurumun doğru kararlar alıp doğru politikalar uygulaması açısından ne kadar önemliyse eğitim sisteminin bilime dayanması ve bilime uygun insan yetiştirmesi ya da hukukun üstünlüğü ve herkese eşit uygulanması da o kadar önemlidir. Hatta bana sorarsanız bunlar çok daha önemlidir.

Ekonomik olarak ya da askeri olarak belirli bir güce sahip olmak tek başına gelişmişlik ölçüsü değildir. İnsan haklarını güvence altına almayan, azınlıklarını koruyamayan, hukuku insanlara eşit uygulayamayan, eğitimde bilim dışı konulara yönelen bir ülke istediği kadar GSYH’sini ve kişi başına gelirini yükseltsin gelişmiş ülke sayılamaz.

Bizim anayasamızın ikinci maddesi şöyle diyor: “MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”

Bu maddede geçen kurumları bir sıralayalım: (1) İnsan haklarına saygı, (2) Atatürk milliyetçiliğine bağlılık, (3) Demokratik devlet, (4) Lâik devlet, (5) Sosyal devlet, (6) Hukuk devleti.

Bugün bunlar kâğıt üzerinde var ama uygulamada hiçbiri yok. Ona karşın siyasal iktidar bu maddelerde değişiklik yapma imkânını zorluyor. Nedeni bu maddede sayılan ilkelere uymamak değil, onlara zaten uymuyorlar, nedeni uymadıkları için sorumlu duruma düşmekten kurtulmak. Türkiye’nin GSYH’sini ve kişi başına gelirini artırmasına karşın içine düştüğü tuzaktan çıkamamasının nedeni bu sayılanların yasalarda yazılı kalması, uygulamaya sokulamamasıdır.  

Özetle söylemem gerekirse Acemoğlu, Johnson ve Robinson’un çalışmalarının Nobel ödülüyle ödüllendirilmesi, Türkiye açısından benim neredeyse 35 yıldır anlatmaya çalıştığım yapısal reformların önemini bir kez daha ortaya çıkardı.


Yorumlar

  1. Hocam teşekkürler. Bizde bunların hiçbiri yapılmadan iyi kötü gidiyor. Ama ne zamana kadar gider cevabını bilen yok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi kötü gitmiyor aslında müthiş bir ülkenin bütün potansiyeli heba ediliyor.

      Sil
    2. İyi kötü gitmiyor kötü gidiyor

      Sil
    3. Çok önemli..
      Hocam Günaydın,
      Sabah whatsuptan sizden bir mesaj gorütülendi.Borsa danışmanlığı verdiğiniz hususunda.
      Sonra Temel Güzeloğlunun asistanı olduğunu belirten,Ve ekranda gözüken ,Aslı Eraydın ..Bazı sorular sormaya başladı..Ben Mahfi beyin adı geçtiği için,mesaj Mahfi beyden geldiğini düşünerek..size dahil oldum ..deyince..Mahfi Eğilmez..Ortağımız..dedi..Bu, doğrumu .Bu kişilere güvenebilirmiyiz?
      Saygılarımla..

      Sil
  2. Siz de her gün bunları söylüyorsunuz hocam

    YanıtlaSil
  3. Daron Acemoğlu'nu kıskanıyor musunuz Mahfi bey?

    Lütfen samimiyetle cevaplayınız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adsız 17:06 Hadsiz bir soru yöneltmiş. Sn. Mahfi Eğilmez’in düşünceleri Nobel kazanmıştır Daron Acemoğlu ile.

      Sil
    2. Bu nasıl soru böyle? Bu sayfada bir insan neden böyle bir şey sorar? Ciddiyetsizlik.

      Sil
    3. Başarı kiskanilmaz ancak örnek alinabilir takdir edilebilir gıpta edilir.

      Sil
    4. Yoo kıskanılınabilir de.

      Sil
  4. Sayın hocam, kaleminize sağlık. Çok teşekkürler. Affınıza sığınarak ikinci paragrafta yanılmıyorsam İsveç Merkez Bankası olmalı. Sağlıkla kalınız.

    YanıtlaSil
  5. Hocam Sveriges Riksbank İsveç MB olmalı. Usanmadan bilgilendirdiğiniz için de ayrıca çok teşekkürler, kolaylıklar dilerim.

    YanıtlaSil
  6. Hocam,Em.Amr.T.Ertürk'ün dediğine göre resmi kurumumuz AFAD,400 Arap kökenli ailenin barınma dahil tüm masraflarını karşılıyormuş.Aynı zamanda onlara değişik vilayetlerde konut sağlayacakmış.Yapılan yardımlar Türkiye'de toplanan vergilerle mi sağlanıyor.Yoksa hükumetin bunda da AB ile bir yükümlülük anlaşması mı var.Biz bunu ne şekilde yorumlamalıyız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam bari siz kendi platformunuzda otosansür uygulamayın.

      Sil
    2. Bu otosansür değil çok net bir yanıttı oysa ki.

      Sil
    3. Hocam yorumlayamam diyip işin içinden çıkmışsınız ama.

      Sil
  7. Hocam kredi kartı limiti 100 bini aşanlardan yılda 750 lira vergi alınmasındansa, yıllık geliri 1 milyondan fazla olanlardan (100'de 1 oranında) senede en az 10000 lira vergi alınması daha adil olmaz mı? Özellikle zengin işletmelerin bazı dönemlerde vergi affına tabi tutulmasının yerine bilakis onlardan daha fazla vergi alınması gerekmez mi?

    Benim dünya hayalim yoksulluk sınırının altında yaşayan hiç kimseden vergi alınmaması yönünde. Çünkü asgari ücreti belirleyen, emekli maaşlarını belirleyen ve bu insanları yoksulluğa iten devlettir. Bundan dolayı devlet, bizzat kendisi tarafından fakirleştirilmiş insanların ceplerine göz dikmekten utanç duymalıdır. Bu insanlardan vergi almaktansa, ''Sizi, içler acısı bu duruma ben soktum'' diyerek bir çok hizmeti bedava vermelidir.

    Mesela devlet bu insanlar için yoksulluk kartı çıkartır. Bu insanlardan hiç bir şekilde vergi alınmaz. Ulaşım bedava olur. Suriyeliler gibi bütün sağlık hizmetleri de bedava olur. Açlık sınırı 20 bin liraysa dört kişilik aile başına her ay 20 bin lira limitli market kartı verilir vs. vs. Kısacası devlet yoksulluğa ittiği ve yoksulluk sınırının altında yaşayan milyonlarca insana karşı mahçubiyet duymalı, onların 1 kuruşuna bile göz dikmemeli, onlardan hiç bir şekilde almamalı, tam tersi vermelidir.

    Devlet zenginden alır fakire verir böylece sosyal adaleti sağlar. Zenginlerin üzerinde fakirin hakkı vardır. Çünkü fakirler olmasa zenginler zengin olamazlar. Devlet bu dengeyi sağlamalıdır. Aksi halde milyonlarca insan devlet tarafından iki kez haksızlığa uğratılır. Birinci haksızlık bu insanların devlet tarafından fakirliğe itilmeleridir. İkinci haksızlık ise fakirliğe itilmiş bu insanların vergi yoluyla devlet tarafından gelirlerine göz dikilmesidir. Devletin kendi halkına haksızlık üzerine haksızlık yapması kabul edilemez.

    Lakin zenginlerden her sene ekstra 100'de 1 oranında vergi almak hiç olur mu? Olmaz. Onlar vergi affına tabi olmalıdır ki, aman hiç kimse işten çıkartılmasın ve kölelik sistemi de devam etsin. Vergiler fakir halka yıkılsın. Sonuçta ne kadar çok insan fakir bırakılırsa, zenginler de zenginliklerini katlamış olacaktır. Kısacası halkı düşünen yok hocam. Aksini düşünen varsa gelsin yazsın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Devlet GSS kapsamında (hiç bir hizmet görmese bile) işsiz olanlar dahil herkesi her ay 600 lira borçlu çıkartıyor. Ödenmeyen borçlar faize tabi oluyor. Suriyelilere ise hizmet bedava. Suriyede savaş bitmedi mi? Artık mülteci mi kaldı? Kendi halkını ikinci sınıf vatandaş görme durumu daha ne kadar devam edecek böyle? Kaldı ki kamudan sağlık hizmeti almak zorunda mıyız? Kamudan sağlık hizmeti almak istemeyenler mesela özel sağlık sigortası yapanlar da borçlu oluyor. Bu nasıl bir mantık? Böylesi bir saçmalığın derhal düzeltilmesi lazım.

      İstanbul'da Ekim ayı itibariyle ortalama kiralar 24 bin 400 lira olmuş. 12 bin 500 lira emekli maaşı alanlar nasıl yaşayacak? Karı koca emekli olsa 25 bin lira yapar. Geriye koskoca ay için 600 lira kalıyor. Ne yiyecek ne içeçek bu insanlar? Vatandaşı düşünen yok. Bugün manav reyonlarına gidin hepsi emekli çalışanlarla dolu. Çünkü insanlar geçinemiyorlar. Emekliler çalışınca bu sefer de çalışan emekli sayısınca çalışamayan genç işsizler birikiyor. Halk gerçekten çok zor durumda, perişan vaziyette. Halkı daha çok ezmeye yönelik politikaların değil, halkın nefes almasını sağlayacak halkçı politikaların bir an evvel hayata geçirilmesi gerekiyor.

      Sil
    2. Eğer vergi oranlarını arttırırsaniz bu global ekonomide sermaye kaçar o yüzden bu sistem de sermaye vergi aflari işin doğasında var.
      Ama işin ilginç yönü bu sistemi yıkacak dinamiginde bundan kaynaklanması ezilen kesimin bu kadar büyük olması ve bunun popülist politikalar ve medya sermayesini ele geçirerek bütün psikolojik ve algısal yöntemlerle bastirabileciginin sanilmasi ne kadar sürer nerede patlar bilmiyorum ama bir patlamanın yaşanmaması imkansız çünkü kapital sistem içindekilerin bu kadar ince düşünmeleri imkansız ben de dahil hepimiz altta kalanın canı ciksin diyerek kapitalist felsefenin hakkını veriyoruz o yüzden sistemin yıkılması kaçınılmaz ama ne tetikler ne zaman bilmiyorum kimse de bilmiyor ve umutsamiyor

      Sil
    3. Adsız15 Ekim 2024 19:52 ''Halkı daha çok ezmeye yönelik politikaların değil, halkın nefes almasını sağlayacak halkçı politikaların bir an evvel hayata geçirilmesi gerekiyor'' demişsiniz. Hükümet ise oy yoksa hizmet de yok diyor. Kendi halkını, kendilerine oy verilmediği taktirde hizmet alamamakla tehdit ediyor. E oy verildi. Fakat hala halka nefes aldıran politikalar yok. Dediğiniz gibi vergilerle halkı daha da çok ezen politikalar var. Maaşlar da çok düşük, halk geçinemiyor. Peki nasıl olacak bu iş? Kendi başarısızlıklarını kendilerine oy vermeyenlere yükleyip, sorumluluktan kaçarak mı olacak? O halde neden o koltuklara talip oldunuz? Kendi zümrenizi, kendi taraftar ve yandaşlarınıza ayrıcalık tanımak için mi? Yoksa adil olmayan tüm ihaleleriniz de bu amaca mı hizmet ediyor? Oysaki Allah, adaleti ayakta tutun, adaletten dönüp tutkularınıza uymayın demiyor mu? Fakat kendiniz bu emre uymazsınız. Sonra da amacınızın Allah korkusuna sahip gençler yetiştirmek olduğunu söylersiniz. O gençler sizi örnek alacaksa vay halimize. Halkı dinle kandırmakta üstünüze yoktur. Halkçı düşünenleri sahte montajlarla halka karşı vatan haini ilan etmekte de üstünüze yoktur. Hani halka hizmet Hakka hizmetti? Ne oldu da bu düşünce oy yoksa hizmet de yok'a dönüştü? İşte bu samimiyetsizliğiniz ve hak hukuk tanımazlığınız sizin sonunuzu hazırlayacak. İnsanlar her ay, ay sonunu nasıl getireceklerini bizzat yaşaya yaşaya tecrübe ettiler. Sonuç hüsran. Eskiden bir şeylerin değişmesi için birilerinin ölmesi gerekiyordu fakat artık o da geçerli değil. Çünkü ölünce de değişmiyor. Ne zaman ki adaleti ayakta tutan, kimseyi kayırmayan halkçı politikalara dönersiniz, sosyal adaleti sağlar, insanlara nefes aldırırsınız o zaman belki bir şansınız daha olur. Aksi halde sonunuz yakındır. Seçimle geldiğiniz gibi seçimle de gidersiniz.

      Sil
    4. Yardımlar, karşılıksız destekler, insanları fırsatıcı ve azla yaşama çaresizliğine iter. Tek çözüm ; EĞİTİM. Kendine yetebilir inancını güçlendirip, ahlaki değerleri tekrardan oluşturulması yeterli olur. Bilinçli toplum yaşananlara maruz kslmaz.

      Sil
    5. Sayın Adsız15 Ekim 2024 19:52
      İstanbul'da Ekim ayı itibariyle ortalama kiralar 24 bin 400 lira olmuş. 12 bin 500 lira emekli maaşı alanlar nasıl yaşayacak? Karı koca emekli olsa 25 bin lira yapar. Geriye koskoca ay için 600 lira kalıyor. Ne yiyecek ne içeçek bu insanlar?
      demişsiniz.
      VERDİKLERİ OYLARI YESİNLER..
      Özellikle bu insanlar hangi partinin kimin en büyük oy deposuydu. Şimdi şikayet etmeye ne hakları var. HAKLARI YOK.

      Sil
  8. Anayasanın değişmez maddeleri haricinde 5,6,7,8,9,10,11'inci maddeler ve başlangıç ilkeleri ilk dört maddeleri kadar değerlidir. Onlar da değiştirilemez. Ayrıca 1 nolu Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin ilk 3 maddesini de Anayasa'nın ilk 11 maddesi ile birlikte değerlendirmek gerekir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'nin sorunu Anayasa değiştirmek değil. Önce Anayasayı uygulamak lazım.

      Sil
    2. Çok haklısınız hocam. Ama bu kişilerinde aslında bizi çekmek istedikleri nokta burası. Zaten biz bunu uygulamıyoruz. Değiştirelim ve uygulanabilir olsun. Araya da bir iki sulandırma maddesi atılır oy almak için, yetmez ama evetciler gibi.üstüne birde gizli kapaklı açılım. israilde zaten bize saldıracak bu çıkmazsa beka tehlikesi var. birde şeytanın bile aklına gelmeyecek bir iki birşey daha bulurlar.

      Sil
  9. Paylaşım İçin Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  10. Nobel ödüllü bir ekonomistimiz var. Ne iyi. Ülke onun düşüncelerinin tam tersi yönde hareket ediyor. Ne kötü.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Model ödüllü bir ekonomistimiz de var. Ne iyi. Ülke onun düşüncelerinin tam yönünde hareket ediyor. Ne kötü.

      Sil
    2. Nobel ödüllü ekonomistimizin 1993 ten beri 31 yıldır Amerika da yaşadığını, MIT de akademisyen olduğunu gözden kaçırmayalım.

      Sil
  11. Soyisminiz gibi kimsenin önünde eğilmiyorsunuz SAYIN HOCAM. Son 5 YILDIR Özellikle hukukun üstünlüğü ve yapısal reformları üstüne basa basa TEKRAR ederek zihnimize yerleştirdiniz.Sonsuz teşekkürler.

    YanıtlaSil
  12. Cahillik ne güzel bir şey. Hiçbir sorumluluğunuz olmuyor.

    Keşke herkes cahil olsa.

    Siz de böyle mi düşünüyorsunuz Mahfi hocam?

    YanıtlaSil
  13. Tüm maaşlardan emekliler dahil bordo üzerinden binde 1 hükümet ( oy) vergisi alınsın. Ayrıca asgari ücretin 5 misli ve daha yüksek yüksek olanlardan binde 5 ve misli kadar vergi alınsın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Lütfen hükümete vergi önermeyin böyle bir şeye ihtiyaçları yok.

      Sil
    2. Emekliler halihazırda %35-40 arasında TÜİK vergisi ödüyor. Onlardan daha fazla vergi almak zalimlik olur.
      Çalışanlara gelirsek:
      Türkiye tekstil sektörü hızla Mısır'a taşınıyor. İşçiler asgari ücret yetersiz diye isyan ediyorlar.(İşe başlayanların önemli bir kısmı bu paraya bu iş yapılmaz diye ilk ay içerisinde ayrılıyorlar). Haklılar. İşverenler ise ücretleri çok fazla buluyorlar.(Ve çalışan bulmakta zorlanıyorlar). Onlar da haklı. Peki sorun nerede? Maaşlı çalışanlar üzerinde çok fazla vergi yükü var. dolaylı vergiler düşük gelir grubunu olumsuz etkiliyor.
      İkinci örneğe geleyim:
      Mühendis arkadaşım Almanya'ya taşındı. Aynı firmanın Almanya merkezinde aynı brüt maaşa çalışıyor. Türkiyede olduğundan daha rahat geçiniyor. Hem gelir vergisini hem de dolaylı vergileri çok daha az ödüyor. Başta kirası biraz daha fazla idi ama artık İstanbuldaki kiralar da berlini geçmiş durumda.
      Dolaylı vergilerle nasıl soyulduğumuzu merak ediyorsanız onu da anlatayım:
      Dünyanın bir çok yerinde iletişim ve internet insan hakkı olarak görülmeye başlandı. Biz ise cep telefonu iletişimi için bir çok çeşitte ve yüksek miktarlarda vergi ödüyoruz. Bunlar faturada kdv ve özel iletişim vergisi, cep telefonu satın alırken kdv ve aşırı yüksek miktarda ötv, cep telefonunu yurt dışından getirirseniz kayıt ücreti ödüyoruz. Ayrıca mobil iletişim ağı ihaleleri de vergi işlevi görüyor. (Faturalara gelen aşırı zammın nedenini merak ediyorsanız, 2025 yılında 5g ihalesi yapılacak. Buradan devlet kasasına daha fazla para[aslında vergi ama neyse] toplamak için yapıldı).

      Konuyu çok dağıttım. Türkiyenin asıl sorunu oransal olarak alt gelir gruplarının üstünde çok fazla vergi olması ve bu vergilerin uzun yıllar boyunca ve bu gün de sorumsuzca kullanılıp çarçur edilmesidir.

      Sil
  14. Bizim ekonomi de en kötü filmlere verilen "altın ahududu " tipinde bir ödülü hakediyor.. Yazınız için sağolunuz..

    YanıtlaSil
  15. Mahfi hocamız, yapısal reform nedir diye sorulduğunda, sadece bundan değil ama sürekli bilimsel eğitime dönme konusundan bahsediyor. Ama eminim ki, bu lafı duyanların en az %99'u bunu "bilimi daha iyi uygulama" önerisi olarak anlıyor. Hocamız da tahminimce bunu bildiği için bu sefer "eğitimde BİLİM DIŞI konulara yönelen bir ülke" diyerek daha çarpıcı bir şekilde anlatmaya çalışmış. Ama insan beyni bazı konularda kendi anlayışını otomatik olarak sansürler. Anladığı zaman üzülebileceği bazı şeyleri üzerinde bir saniye bile düşünmemeye programlıdır. Bundan dolayı hocamızın bu çarpıcı anlatımını da en az %99 yine anlamayacak.

    Hocamızın "Bilim dışı konular" diyerek neleri kast ettiğini tam olarak bilemem ama eğitimde bu problemin sona ermesi için yapılması gerekeni kendi fikrimce söyleyebilirim:

    Hacı, hoca, imam, ermiş, derviş, şeyh, şıh ve evliyaların değil okul içine girip ders vermek, okul bulunan yere 1 KM'den fazla yaklaşması yasaklanmalıdır. Cinler, şeytanlar, ruhlar, periler, melekler ve diğer gözle görülmeyen varlıklar okullardan kovulmalıdır. Zira, bilimin olduğu yerde nasıl ki fallar, büyüler ve rüya yorumları olamazsa, bunlar da olamaz. Hacıların, hocaların, imamların, ermiş ve dervişlerin ve rüyalara giren nur yüzlü-ak sakallı dedelerin yeri bilim yuvaları değil tapınaklardır.

    Bu sadece bilimi değil, demokrasiyi ve hukuku da kurtarır. Çünkü laikliğin olmadığı yerde demokrasi veya hukuk aramak çölde balık aramaktan daha beter bir komedidir. Kimse "Ama Avrupa'nın falanca ülkesinde de ..." diyerek bu zülme bahane sıralamasın. 1-- Avrupa da mükemmel değil. 2- Avrupa'nın da bazı yerlerinde anti-laik uygulamalar var ama bizdekinin çeyreği yok.

    Hocamıza binlerce kez teşekkürler.

    YanıtlaSil
  16. Adam dinamiti bulmuş nobel

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pişman olduğu için kazandığı parayı bu işe adamış.

      Sil
    2. Hocam iste uygar insan profili alfred nobel. Uygar hata yapmayan değildir. Hata nin getirdiği bireysel nimeti bile sosyal faydaya çevirerek ders cikarandir. Biz maalesef uygar bir halk olmadığımız icin sayın daron acemoglu gibi bir değeri bile karalamak için yarışa
      giriyoruz . Sayın acemoglunun basarilarinin artmasını temenni ediyorum. Fakat en büyük temennim böyle iktisatçı larin ekonomimizi yönetecek yönlendirecek pozisyona uygun bir siyasal sosyal iklimde gelebilmeleridir.

      Sil
  17. Yazacaklarınızı ve söyleyeceklerinizi dikkatle takip etmeye devam edeceğiz.
    Değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  18. Yanlış anlaşılma olmasın ama,

    Mahfi hoca Daren Acemoğlu'nu tanıyor. Peki, Daron Acemoğlu Mahfi hocayı tanıyor mudur acaba?

    Geçmişte hiç bir araya gelmişlikleri var mıdır? (Toplantı, konferans, sunum, düğün, cenaze, vb.)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daron Acemoğlu ile tanışıyorum. Twitterda da birbirimizi takip ediyoruz.

      Sil
  19. Hocam rica etsem yazıyı genişletip En çok Nobel ödülü kazanan ülkeler sıralaması ve ödül sayılarını da ekleyip bu ülkelerin gelişmişlik seviyeleri (ekonomi, insan hakları, adalet, özgürlükler, üniversitelerin özerkliği) ile kıyaslayabilir misiniz?

    Bilimsel başarının tesadüf olmadığını net ortaya koymak gerek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O da ayrı bir yazı konusu olabilir.

      Sil
    2. Nobel ödülü sayısına göre ülkelerin sıralaması genellikle değişebilir, ancak genel olarak en çok Nobel Ödülü kazanan ülkeler şunlardır:

      1. *Amerika Birleşik Devletleri*: Yaklaşık 390 ödülle en fazla Nobel Ödülü'ne sahip ülkedir.
      2. *Birleşik Krallık*: Yaklaşık 130 ödülle ikinci sıradadır.
      3. *Almanya*: Yaklaşık 100 ödülle üçüncü sırayı alır.
      4. *Fransa*: Yaklaşık 70 ödül kazanmıştır.
      5. *İsveç*: Yaklaşık 30 ödül ile kendi ülkesinde Nobel ödülü verilmesi nedeniyle önem taşır.
      6. *Rusya/Sovyetler Birliği*: Yaklaşık 30 ödül kazanmıştır.

      Bu sıralama, farklı alanlardan (fizik, kimya, barış, tıp, edebiyat) gelen ödülleri kapsamaktadır. En güncel ve kesin bilgiler için Nobel Ödülleri'nin resmi web sitesine başvurmak en doğru yaklaşım olacaktır.

      Yapay zekanın cevabı bu şekilde. Ben 62 yaşındayım. Yapay zeka kullanmaya başladım.

      Sil
    3. Sayın adsız 08:27, yapay zeka kullanımı pratik ve ilerde faydalı olabilir ama şuan için bilgisine güvenmeyiniz. Bu eriştiğiniz bilgi dışında çalışma şekli erişim sağlayabildiği kadar bilgiyi kırk yama gibi birleştirip doğruluğu sınanmadan ve kaynak kontrolü yapılmadan size sunuyor.

      Sil
  20. Kimseyi savunma gibi bir derdim yok ama Anayasanın ilk dört maddesinin değişmeyeceğini ve bu maddeler ile kendilerinin hiçbir sorunu olmadığını Cumhur ittifakı yetkilileri defalarca ifade etti. Bilim insanları olarak delilsiz konuşmanız hoş değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha dün TBMM Başkanı değiştirilmesi gerektiğini söyledi. Bundan iyi delil mi olur?

      Sil
  21. Bazı ülkelerin kurumlarının zayıflığı (Örnek merkez bankası, maliye, eğitim ve hukuk) Sanki bu üç ekonomist Daron Acemoğlu, Simon Johnson ve James A. Robinson bizim ülkemizin fotoğrafını çekmişler yoksa bana mı öyle geliyor.....!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru tespit ama b u kategoride bizim gibi birçok ülke var.

      Sil
  22. Geçen sene dörtlü mtv , bu sene kredi kartı aidatı , seneye ne geliyor hocam ? Yıllık vatandaşlık bedeli falanmı ? Hatta vatandaşları elit , elit plus gibi farklı sınıflara ayırıp ayrı ücret alınabilir . Şeytanın aklına gelmeyen bu adamların aklına geliyor helal olsun . Az bile .

    YanıtlaSil
  23. Hocam sende bir sal artık rahatla...titanik battı bize filikada yok..hipotermiden inan acı duymayacagız ölümün keyfini cıkar birkez yaşayacagz bak buduyguyu...güverteden gelen müzigin sesine bıraktım ben kendimi...:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim üzerimde "gerçeği kovalamak laneti" var.

      Sil
  24. Yapısal reform konusunda öne çıkan bazı ülkeler:

    1. Almanya
    Reform Alanları: İşgücü piyasası (Hartz Reformları), sosyal güvenlik (Agenda 2010), mesleki eğitim sistemi (Dual Eğitim Sistemi), dijitalleşme (Sanayi 4.0) ve enerji dönüşümü (Energiewende).
    Başarı: Almanya, işsizlik oranlarını düşürme, ekonomik büyümeyi artırma ve yenilikçi sanayi politikalarıyla Avrupa'nın en güçlü ekonomisi olmayı başardı.

    2. Güney Kore
    Reform Alanları: Eğitim reformları, teknoloji ve inovasyona dayalı sanayi politikaları, ihracata dayalı büyüme modeli.
    Başarı: Güney Kore, özellikle 1960’lardan itibaren sanayi politikalarında yaptığı reformlarla bir tarım ülkesinden dünyanın önde gelen teknoloji ve sanayi devlerinden biri haline geldi. Eğitimde reformlar ve teknoloji yatırımları, bilgi ekonomisinin temelini oluşturdu.

    3. İsveç
    Reform Alanları: Vergi reformları, refah devleti reformları, işgücü piyasası reformları.
    Başarı: İsveç, 1990’larda yaşadığı ekonomik krizden kapsamlı vergi ve sosyal güvenlik reformları ile çıktı. Sosyal devlet anlayışını korurken, aynı zamanda ekonomik büyümeyi sürdürülebilir hale getirdi. Kamu harcamalarını etkinleştiren reformlar, İsveç’in istikrarlı büyümesini sağladı.

    4. Yeni Zelanda
    Reform Alanları: Kamu maliyesi reformları, serbest piyasa reformları, tarım ve ticaret reformları.
    Başarı: 1980’lerde büyük bir ekonomik krizle karşılaşan Yeni Zelanda, kamu maliyesini dengelemek ve vergi reformları yapmak için büyük adımlar attı. Tarım sektöründe sübvansiyonları kaldırarak verimliliği artırdı ve ticareti liberalize ederek küresel rekabet gücünü artırdı.

    5. Singapur
    Reform Alanları: Eğitim reformları, işgücü piyasası reformları, kentsel gelişim politikaları, vergi reformları.
    Başarı: Singapur, işgücü piyasasının esnekliği, düşük vergi oranları ve yüksek teknoloji yatırımları ile Asya'nın finansal ve teknolojik merkezi haline geldi. Eğitimde yapılan reformlar, ülkenin küresel rekabette en üst sıralara yükselmesine katkı sağladı.

    6. Kanada
    Reform Alanları: İşgücü piyasası reformları, göç politikaları, sosyal güvenlik reformları, sağlık reformları.
    Başarı: Kanada, göçmen dostu politikaları, esnek işgücü piyasası ve sağlam sosyal güvenlik sistemi sayesinde hem büyüme sağladı hem de toplumsal refahı artırdı. Sağlık sisteminde yapılan reformlar, sağlık hizmetlerine erişimi genişletti ve maliyetleri düşürdü.

    7. İrlanda
    Reform Alanları: Vergi reformları, yabancı yatırım teşvikleri, işgücü piyasası reformları.
    Başarı: 1990’larda yapılan reformlarla İrlanda, Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri haline geldi. Kurumlar vergisini düşürerek teknoloji ve finans şirketlerini çekti, işgücü piyasasında esneklik sağladı. Ancak, 2008 finansal krizi sonrası bu modelde bazı zorluklar yaşandı.

    8. Çin
    Reform Alanları: Tarım reformları, özel mülkiyet haklarının genişletilmesi, serbest piyasa reformları.
    Başarı: 1978’den itibaren başlatılan "Deng Xiaoping Reformları" ile tarımda kolektif sistemden bireysel çiftçilik modeline geçildi, serbest piyasa ekonomisine yönelik reformlar yapıldı ve Çin, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi haline geldi. Kapsamlı reformlar, milyonlarca insanı yoksulluktan kurtardı.

    9. Şili
    Reform Alanları: Vergi reformları, sosyal güvenlik reformları, ticaret ve yatırım reformları.
    Başarı: Şili, 1980’lerden itibaren uyguladığı serbest piyasa reformlarıyla Güney Amerika’nın en istikrarlı ekonomilerinden biri oldu. Ticaretin serbestleştirilmesi, yabancı yatırımların artması ve mali disiplin, büyüme ve refah düzeyini artırdı.

    10. Avustralya
    Reform Alanları: Tarım ve ticaret reformları, vergi reformları, sosyal güvenlik reformları.
    Başarı: Avustralya, özellikle ticaret ve tarım politikalarındaki reformlarla dünya ticaretinde rekabet gücünü artırdı. Sosyal güvenlik ve işgücü piyasası reformları ile ekonomik büyüme ve toplumsal refahı destekledi. ChatGPT

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ChatGPT eksik bırakmış. Sonradan işleri tersine çevirmiş olsa da 1923'den itibaren Türkiye var. Atatürk Türkiyesi yapısal reformların önderiydi.

      Sil
    2. Yapısal reform olması için önce hukuk gerekir.

      Sil
    3. Chatgpt dediğiniz sistem internetten sağdan soldan bulduğu ne varsa sözüm ona onları değerlendirip sonuç üretiyor. Ermeni katliamı ile öldürülen Türkler ile ilgili bilgi internette çok düşüktür ama internette arasan Ermeni soykırımı yapmış zalim Türkler ile ilgili pek çok kasıtlı yalan bulursun aynı şey Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı'nda da geçerli. O yüzden chatgpt şöyle dedi falan bazı konularda tamamen saçma ve hatta taraflı yorumlar ile karşınıza çıkacak. Yapay zeka geldi mertlik bozuldu safhasında bir gelişme değil bu, yapay zeka sadece yapay henüz bir zeka değil.

      Sil
    4. Adsız16 Ekim 2024 08:49 Adamlar hukuk meselesini çoktan aşmışlar. Hukuk sorunu, anayasaya uymama, hak hukuk tanımama, belli bir zümreyi koruma ve kayırma gibi haksızlıklar genellikle monorşiye yakın yönetim sistemlerinde olur. Tarafgirlik sizi adaletten ayırmamalıdır. Siyasi kararlar yazılı hukukun üstüne geçmemelidir. Haddi aştığınızda ve haksızlık yaptığınızda elinizi kolunuzu bağlayan hukuk kuralları devreye girmelidir. Eğer bu kurallar devreye giremiyorsa, o ülkede hak hukuk çiğnenmiştir. O ülkede kural tanımazlık vardır. Adalet yoktur.

      İşte adamlar kural tanımazlığı aştıkları için yapısal reform denince akla gelen ilk şey de hukuk olmuyor. Çünkü diğer bütün reformlar zaten hukuka bağlı ve hukuk olmadan bu reformlardan uzun vadede hiç bir şey elde edemeyeceklerini biliyorlar. Fakat biz olmazsa olmazı bir türlü aşamadığımız için ne yaparsak yapalım yüzümüze gözümüze bulaştırıyoruz. Bundan dolayı sürekli kısa vadeli çözümleme yollarına baş vuruyoruz. Eğer bir ülkede adalet yoksa, anayasayı tanımazlıktan tutun da 1 gün için 17 yıl bekletilmeye kadar hangi alanda ne yaparsanız yapın sürekli elinizde kalır. İlk önce hak hukuk ve adalet tüm formlarıyla en üste alınmalı, diğer bütün reformlar da bu olmazsa olmaz'a göre inşa edilmelidir. Böylece hiç bir alanda adalet dışı işlere kalkışılmamış olunur. Sonra da çağın gereklilikleri yerine getirebilme amaçlı, bilimden ayrılmadan her alanda en güncel reformlar yapılır. Böylece uzun vadede sonuç alınır. Kısacası adamlar bunları yapmışlar ve sonuç almışlar. Biz ise olmazsa olmazı bir türlü aşamadığımız ve bilim dışı hareket ettiğimiz için ne yaparsak yapalım elimizde patlıyor.

      Sil
    5. Adsız16 Ekim 2024 17:00 Aynen. Bir ülkede hukuk yoksa yapılan reformlardan sonuç alınamaz. O reformlar elde patlar ve kaos getirir. 1 gün için 17 yıl beklemek ne demektir? Hapis cezası gibi bir şey bu. Dünyanın neresinde böyle bir örnek var? Hangi reform yapılırsa yapılsın her şeyden önce o reform adil olmalı ve hukuka uymalıdır.

      Sil
    6. Ülkede adaletin olmadığının en güncel örneği, AKP gençlik kolları başkanının bir kadına yumruk atıp burnunu kırması ve buna rağmen serbest bırakılmasıdır. Oysaki aynı eylemi yapan (Ankaragücü başkanı dahil) bir çok kişi tutuklanmıştı. Şimdi ne oldu da tutuklanma olmuyor? AKP gençlik kolları başkanına hukuk işlemiyor mu? Sizin adaletiniz batsın.

      Sil
  25. Hocam tarafsız olarak söylemem gerekirse; 1982'de darbe ile yapılan bir anayasayı nobel ödülü ile iktidara bağlamanızı anlamsız buldum. Nobel ödülüne konu makale ve ekonomik politika uygulamalarını eleştirebilirsiniz. Ancak bu darbe anayasasını iktidar yapmamış, ilkeler malumunuz olduğu üzere 43 sene önce yazılmış, bundan önce cumhuriyetle birlikte 1924, 1961 ve 1982 anayasaları ile birlikte tam dört rejim altında yaşamış bir milletin fertleri olarak zannetmiyorum ki kimse Cumhuriyet dışında bir ülkede yaşamak istesin, sizin taraftan bakanlara söylemliyim; bölücü ayrılıkçı terörist yapılar ve bileşenleri, benzerleri dışında iktidar sahipleri de dahil kimsenin ilk 4 madde ile ilgili problemi bulunmuyor. Anketlerde ülkenin temel problemi ekonomik refah, adalet gibi kelimeler.. halkın öncelikli talepleri bunlar. Aslında iktidar dışında halkında yeni bir anayasa yapılsın gibi bir talebinin de bulunduğuna inanılması gerçekten zor. Bu talep halktan kopuk bir girişim. Bununla beraber 22 Yıldır iktidarda olan bir parti 22 yıldır anayasanın ilk 4 maddesi ve cumhuriyetin temel (Değişmez!) ilkeleri ile ilgili değiştirilmesi yönünde bir girişim yapmamış, bu ilkeye aykırı toplumsal bir talep olmamışken şimdi bu ilkelere uyulmuyor diye itham edici bir bakış size yakışmıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TBMM Başkanını ve Cumhur ittifakının ortaklarından HüdaPar Başkanının söylediklerini dinlemediğinizi varsayarak bu açıklamanızı bilgisizliğine veriyorum.

      Sil
  26. Mahfi bey her ulkedeki kurumlar o ulkenin halkinin bir yansimasi degil mi. O halde uluslarin zenginligi ahlak seviyesi ile dogrudan ilgili degil mi. Bizim halkimiz hukukun ustunlugu istemiyor ki. Kendi mezhebinin kendi etnisitesinin ve hemsehrisinin ustunlugunu istiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazı konular vardır ki halka bırakılamaz. Hukuk bunlardan birisidir. Halk ne isterse istesin ülkede hukuku tarafsız işleyecek şekilde tesis edip uygulamak gerekir. Aksi takdirde anarşi doğar, orman kanunu geçerli hale gelir.

      Sil
    2. Fikri hür, Vicdanı hür, İrfanı hür insanlardan oluşan bir toplum yaratmak

      Sil
    3. Geldi zaten

      Sil
  27. Hocam selamlar
    1929 büyük buhran ve 2008-2009 benzeri bir ekonomik krizi önümüzdeki dönemde dünyada bekliyor musunuz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben 2008 - 2009 küresel krizinin halen bitmediğini düşünüyorum.

      Sil
    2. Hocam bitmiş olması lazım.Yoksa 2008-2024 krizi denirdi ona.

      Sil
  28. keşke öğrenciniz olabilseydim...

    YanıtlaSil
  29. Murat Bozdoğan16 Ekim 2024 11:08

    Çok saçma ve boşuna bir çalışma olmuş. Dünya ülkelerine bir yol gösterdiniz ve dünya üzerindeki tüm ülkeler de önerilerinizi uygulamaya koydu diyelim. Yani tüm devletler hukukun üstünlüğüne harfiyen uydu, liyakatten taviz vermedi vs. Tüm dünya ülkeleri bir müddet sonra gelişmiş ülke mi olacak. HAYIR. Kafası biraz daha fazla çalışan bir adım öne geçecek, herkesin kafası mı aynı çalışıyor daha az uyuyan pastadan büyük dilimi alacak. Ama kıyamete kadar konjonktürel olarak isimler değişmekle beraber hep gelişmiş ülkelerle, daha az gelişmiş ülkeler olacak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediklerinizin hiçbir bilimsel temeli yok. Varsayımları yanlış olan bir analizin vardığı sorunçlar doğru olamaz.

      Sil
    2. Murat Bozdoğan16 Ekim 2024 13:26

      Varsayımımı somutlaştırayım. Daron Hoca'nın gelişmişlik şartlarına verimli ovaları, zengin yer altı madenleri olan ABD ile dağlık bir ülke olan Afganistan aynı derecede uysun. İnsan kaynağını da ceteris paribus kabul edelim. Hangisi daha müreffeh olur. Tabii ki ABD. Kimimizin olduğu gibi doğuştan bir avantaja sahip. Afganlar şartlara uysalar kesin mutlu olurlar ama fakirlikten kurtulamazlar.

      Sil
    3. Murat Bozdoğan, teorinizin tamamen kafanızda kurduğunuz varsayımlardan ibaret olduğunu ne zaman göreceksiniz? Hele ki verdiğiniz örneğe bakın; Afganistan. Dünyanın yönetimsel en problemli ülkesi. Afgan halkı neden ülkeden kaçıyor hiç düşündünüz mü? Suriyeliler, pakistanlılar, suriyeliler neden avrupaya gitmek istiyor? Daron hocanın iddiası "yoksulluk" "fakirlik" kavramlarının yönetimsel olarak giderilebileceği. Adil dünyadan kimse bahsetmiyor. her ülke dubai sokakları gibi olacakta değil. Ama temel gıdadan, temiz sudan, temel sağlık imkanlarından faydalanamamak 21. YY insanoğluna yakışmıyor.

      Sil
    4. Murat Bozdoğan Bey çok zor değil araştırmak. Çok saçma ve boşuna bir yorum olmuş sizinki.
      Afganistan'da 1.400'den fazla maden sahası bulunmaktadır ve bu sahalarda barit , kromit , kömür , bakır , altın , demir cevheri , kurşun , doğal gaz , petrol , değerli ve yarı değerli taşlar , tuz , kükürt , lityum , talk ve çinko gibi birçok mineral bulunmaktadır.

      Afganistan'ın yaklaşık 1 trilyon dolarlık bir altın ve lityum rezervine sahip olduğu tahmin edilmektedir. Bu rezervlerin yanı sıra ülke; büyük petrol, kömür ve doğal gaz rezervlerine de ev sahipliği yapmaktadır. amerika kara kaşına kara gözüne gitti oraya yani. insanlık için diyorsunuz.

      Sil
    5. Murat Bozdoğan18 Ekim 2024 16:08

      Niyeti bağcıyı dövmek olanlar doluşmuş. Afganistan bir örnek. Bir okyanus ada ülkesi Anguilla diyeyim o zaman. Hem bu teori bana ait değil. İbn Haldun'a ait. "Coğrafya kaderdir" demiş yıllar yıllar önce.

      Sil
    6. Murat Bozdoğan18 Ekim 2024 16:30

      Muharrem18 Ekim 2024 13:50 Sizin yorumunuzu okuyunca benimki baya bi dolu göründü.

      Sil
    7. kusura bakmayın Murat Bey suya yazı yazmaya çalışmışım.

      Sil
    8. Murat Bozdoğan21 Ekim 2024 13:21

      Muharrem21 Ekim 2024 10:43 Estafurullah, ne kusuru.Önemli olan hatanızı anlamanız.

      Sil
  30. Mahfi Bey çok teşekkürler yazınız için. Umarım tüm bu kaybettiklerimizi geri döndürebiliriz ülkece. Ama en korkutucusu, şu an parasızlık yüzünden okula gidemeyen çocuklar. Sayıları da artık az değil. Eğitim önemli derken, en iyi ihtimalle çoğunluğu sadece okuma yazma bilen bir topluma dönüşmekten korkmalı galiba.

    YanıtlaSil
  31. Hocam,
    Bu bloğun ilk yazısına istinaden,teolojik/mistik konulara merakınız olduğunu düşünerek;çok tanrılı inanca sahip hitit medeniyeti üzerine yaptığınız çalışmaları dikkate alarak ve roman türünde kitapları olan bir aydın olarak,size daha önce sorulmuş bir soruyu yöneltmek isterim:

    “Tanrı nasıl konuşur?”

    Samimi düşüncelerinizi paylaşmanızı rica ederim.
    Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  32. Yıllardır Belçika'da yaşayan birisi olarak kurumların önemine kesinlikle katılıyorum. En son örnek, Haziran'da federal seçimler oldu, üzerinden yaklaşık 5 ay geçti, daha hala hükümet kurmaya çalışıyorlar ve bu durum çoğu vatandaşın umrunda bile değil. Yani Türkiye'deki güçlü lider takıntısının tam tersi bir ortam var.
    Belçika muhteşem bir yer demiyorum burada da sorunlar, federal yapı çok karmaşık ama en azından sistemin ne olduğu belli.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belcika hukumetsiz yonetilen bir ulke.

      Sil
  33. Hocam, Ahlaki olan ile doğru olan çeliştiğinde tercihiz hangisi olur?
    Böyle bir soru karşısında çoğu kişi iki seçenekten birini sorgulamadan seçer.

    Ama işin içine felsefe girerse cevaptan önce sorular daha önemli olur. Mesala; ahlak neye göre hangi zaman, mekan, din, töre, siyaset...'e göre tanımlanmış? Doğru peki kimin doğrusu neye göre doğru kabul ediyoruz?
    Eğer ikisi çelişiyor ise ahlakın doğru olmasa kabul edilebilen durumları mı var? Burda ahlak mı doğru mu sorgulanmalı?...

    Sorular uzar gider, Bilim felsefesi, din felsefesi olmadan öğrenim eksik kalır, bilim ilerleme imkanı bulamaz. Bizim eksikliğimiz bundan başlamıyor mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahlaki olanla doğru olan pek çelişmez.
      Ahlakla din aynı şey değildir. Zaman içinde ahlak anlayışı değişir. Çünkü insan değişir. Oysa dinler değişmez.

      Sil
    2. Doğrular da değişir hocam, ayrıca sizin doğrunuz ile bir başkasının doğrusu aynı olmayabilir (sadece kişisel değil, kitlesel de de ) Aksi durumda anlaşmazlık diye bir şey kalmazdı.

      Ahlak ile din aynı şey olmasa da Ahlaki kuralların önemli kısmı dini inanışlardan beslenir ona göre şekil alır.
      İkisi de özünde kabul edilebilirliğine göre şekillenmez mı?


      Sil
    3. Saydam Hüseyin hakkında kitlesel imha silahları üretiyor yalanını söyleyen ABD yi Irak'a davet eden kişi.
      Bir diktatörü devirmek adına yalan beyan ile ülkesi için doğru olanı yaptığını düşündü. Peki bu davranışı yalan olması itibariyle Ahlaki miydi?

      Sil
    4. Hocam yanıldığınızı düşünüyorum, pekala dinler de değişir. Örneğin şimdiki hristiyanlık ile 1000 sene önceki hristiyanlık aynı mıdır? Hatam varsa düzeltin, birkaç sene önce Papa'nın kendisi gey'lerin kutsanabileceği fetvasını vermişti. Çok değil, birkaç yüz sene önce böyle bir şeyi hayal etmek bile ölüm fermanı imzalamak anlamına geliyordu.

      Öte yandan İslam ve Musevilik gibi daha 'esnek olmayan' dinlere rework ya da update pek gelmiyor :)

      Sil
    5. Hocam her şey gibi dinler de değişir. Değişmediklerini iddia etseler de.

      Sil
    6. Hoca haklı bence. Çünkü dinin kendisi yani dinin özü değişmez. Dini değiştirenler insanlardır. Belli bir ırkın geleneklerini dinselleştirenler, hurafeler yoluyla dine ekleme yapanlar ve dinde olmayan yasakları dine sokanlar insanlardır. Nitekim İslam dini özelinde Emevi ve Abbasi dönemlerini incelerseniz, uydurma hadis ve mezhepler yoluyla İslam'ın neredeyse her alanda nasıl tahrif edildiğine şahit olursunuz. Mesela İslam dininde (Allah tarafından korunmuş tek kaynak olan Kuran'da) recm cezası yoktur. Mezheplerde ise recm vardır. Bu, tahrif edilen konulardan sadece bir tanesidir. Din, Kuran dışı kaynaklar yoluyla insanlar tarafından değiştirilmeye çalışılmış ve bunda da başarılı olunmuştır. İsteyen inanır, isteyen inanmaz fakat gerçek budur. Ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler, hiç bir ticari amaç güdülmeden Kuran Araştırmaları Grubu tarafından yazılmış ''Uydurulan Din ve Kuran'daki Din'' adlı kitabı pdf yoluyla indirip ücretsiz okuyabilirler.

      https://istanbulyayinevi.net/wp-content/uploads/2016/06/KurandakiDin50Bask%C4%B1.pdf

      Sil
  34. Benim umudum kalmadı hocam. toplumun ortalama kesiminde yaşayan biri olarak çevremdeki insanların farkındalık düzeyi ve eğitim kalitesi o kadar yerlerdeki geleceğe sıcak bakmak çok zor. düzelemeyeceğimiz bir sona doğru gidiyoruz. bence sizde boşa yazıyorsunuz işinize karışmıyorum yanlış anlamayın elbette üretmek istiyorsunuz bir şeyler katmak istiyorsunuz ancak işe yaramıyo farkına varmadınızmı hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Boşa da yazsam doluya da yazsam geçekleri ve doğru bildiklerimi yazmaya devam edeceğim.

      Sil
    2. çabanız takdire şayan

      Sil
  35. Sizce; Thomas Pıketty de, ilerde Nobele aday değil mi?

    YanıtlaSil
  36. Hocam Daron Acemoğlu'nun teorisi fazla liberal batı merkezci bir bakış açısı sunmuyor mu sizce?
    Batının zenginliğini sömürgeci geçmişine değil, ileri bir toplum olmasına dayandıran bir bakış açısı sizce ne kadar geçerli?

    YanıtlaSil
  37. Daron Acemoğlu ve diger akademisyenleri tebrik ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten nobel ekonomi çalışmalarını çok beğendik. Yazarları da tebrik ederim gerçekten çok güzel yazmışlar.

      A. Gül.

      Sil
  38. Sorun insan psikolojinde
    az gelirli gurubun hepsine iki seneçek versek
    birinci seçenek hissedarı olacağınız bir fabrika hepbirlikde kendi gücümüzle yapalım parayı eşit bölüşelim
    ikinci seçenek Kamunun veya ülkenin en zengin firmasına asgari ücretle işe girmek
    halkın 100% ü ikinci seçeneği seçer
    ve bu teklifi yapan kişiyle alay eder hakaret eder hatta daha da kötüsünü yaparlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nobel Matematik ödülünü kim aldı bu sene?

      Sil
    2. Yazının ilk cümlesini bir kez daha okursanız matematik dalında Nobel Ödülü verilmediğini göreceksiniz.

      Sil
    3. Hocam o cümlede matematik dalında ödül verilmez gibi bir ibare yok ki.

      Sil
    4. Bizim toplum yasakçı olduğu için olumsuzların yazılmasına alışık olduğu için sizin de kafanız doğal olarak karışık. Oysa hangilerinin kapsama girdiği yazıldığında onlar dışındakilerin girmediği anlaşılır. Ama bizim insanımız hep zorlar "acaba bu da dahil midir" diye. Sizinki o tertip.

      Sil
  39. Hocam Venezüella dan sonra dünyada en yüksek faizveren ülkeyiz,artık indirim zamanı gelmedimi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben yılsonuna doğru bir iki puan indirim yapılmasını savunuyordum ama görülen o ki enflasyonda henüz kalıcı düşüş aşamasına gelmedik. O nedenle biraz daha beklemekte yarar olduğunu düşünüyorum.

      Sil
  40. Almanyanin gucunu goreceksiniz

    YanıtlaSil
  41. Hocam biz de Daron Acemoğlu gibi Atatürkçülükten ödün vermezsek, ileride onun gibi Nobel alabilir miyiz? Biz gençler için de ümit var mıdır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daron Acemoğlu pek öyle sandığınız gibi Atatürkçü değil.

      Sil
    2. Aynen öyle Aziz Sancar daki Atatürk vurgusunu D. Acemoğlunda görmedik.

      Sancar, ''Beni ödüle götüren, Atatürk'ün ve Türkiye Cumhuriyeti'nin yaptığı eğitim devrimidir. Dolayısıyla bu ödülün sahibi, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden Anıtkabir Müzesi'dir.'' diyerek Nobel Ödülü ile madalya ve sertifikasını Anıtkabir'e teslim etmiştir.

      Sil
    3. Nasıl yani? O zaman bilimsel ilerlemenin yolu Atatürkçülük'ten geçmiyor mu?

      Sil
    4. Bilimsel ilerlemenin yolu özgür düşünceden geçer. Atatürk özgür düşünceyi desteklemiştir. Bununla birlikte Atatürkçü olmayıp da özgür düşünceyi desteklemek pekala mümkündür.

      Sil
  42. Mahfi beye güvenemiyorum bazen.

    Türkiye "yapısal reformlar"ı yapmaya başlasa bile; Mahfi bey yine eksik-gedik birşeyler bulur, yine tatminsizliğini dile getirir diye endişeleniyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de güvenmiyorum. Atatürk devrimleri düzeyinde yapısal reformlar gelmezse yine mızıkçılık yapabilir valla.

      Sil
  43. [Not: ChatGPT sorusu değildir. Lütfen dikkate alınız Mahfi bey.]

    İngiltere'de:

    Oxford & Cambridge Üniversiteleri gibi köklü eğitim kurumları olduğu için mi, sanayi devrimi oldu?

    Yoksa;

    Sanayi devrimi olduğu için mi, İngiltere'de eğitim kurumları gelişmeye başladı?

    Hangisi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İngiltere, 8. Henry ve Elizabeth dönemlerinde aydınlanma yaşadığı ve bilim, araştırma, merak öne çıktığı için yavaş yavaş değişim yaşadı ve sonunda sanayi devrimi geldi. Tabii bu değişimde Magna Carta'dan ve Bill of Rights'dan beri gelen demokratik değişimin de etkisi oldu. İnanç yerine bilim geçtiğinde bu tür devrimler olur.

      Sil
  44. Merkez bankası demiş dezenflasyon konusunda piyasa beklentileri hala risk unsurudur. Neden piyasa beklentisi dezenflasyonist olamiyor peki. Çünkü; para politikasiyla hazine ve maliye politikasi tam olarak paralel değil. Bütçe açığı daraltilamadikca dezenflasyonist piyasa olusmayacaktir. Merkez bankası bunu diyemedi bari biz buradan söyleyelim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başta hane halkları olmak üzere toplumun açıklanan enflasyon verilerine itimadı oldukça düşük ve o nedenle enflasyonun denilen düzeye düşeceğine de inanmıyorlar.

      Sil
  45. Hocam burdan hesap dönermi?

    YanıtlaSil
  46. Yapısal reform diye diye dilinizde tüy bitti hocam.. Ülkemizde hayata geçirilmeyen yapısal reformlar tarafınızdan sürekli ifade edilirken, bu reformlara güzel bir örnek olan sayın Acemoğlunun savunduğu ve ortaya koyduğu ayrıca Nobel ekonomi ödülünü kazanmasına vesilen olanda da bu yapısal reformlara güzel bir örnek. Ne kadar büyük bir ironi öyle değil mi..

    YanıtlaSil
  47. Siyasi angajman yönüyle değil, salt "dilbilgisi (gramer)" yönüyle soruyorum:

    Hint mi? Hintli mi? Hindu mu? Hindistanlı mı? Hangisi dilbilgisi yönünden doğru?

    Alman mı? Almanyalı mı? Hangisi dilbilgisi yönünden doğru?

    Türk mü? Türkiyeli mi? Hangisi dilbilgisi yönünden doğru?

    Ermeni mi? Ermenistanlı mı? Hangisi dilbilgisi yönünden doğru?

    Kürt mü? Kürdistanlı mı? Hangisi dilbilgisi yönünden doğru?

    İtalyan mı? İtalyalı mı? Hangisi dilbilgisi yönünden doğru?

    Rus mu? Rusyalı mı? Hangisi dilbilgisi yönünden doğru?

    Japon mu? Japonyalı mı? Hangisi dilbilgisi yönünden doğru?

    İngiliz mi? İngiltereli mi? Hangisi dilbilgisi yönünden doğru?

    Fransız mı? Fransalı mı? Hangisi dilbilgisi yönünden doğru?

    İspanyol mu? İspanyalı mı? Hangisi dilbilgisi yönünden doğru?

    Çin mi? Çinli mi? 'Çin Halk Cumhuriyetli' mi? Hangisi dilbilgisi yönünden doğru?

    Arap mı? Arabistanlı mı? Hangisi dilbilgisi yönünden doğru?

    Roman da yazdığınız için, bu tür dilbilgisi konularına hakimsinizdir diye düşündüm ve size sordum Mahfi bey.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İçlerinde kafa karıştıracak olan tek örnek Hint örneği. Kişilerden söz ediyorsak Hindu doğrusudur. Hintli tıpkı Yunanlı gibi bizim dilimize yanlış geçmiş ama yerleşmiş bir örnektir. Hindu'ya Hintli Yunan' a Yunanlı demek Türk'e Türklü demek kadar yanlıştır. Ama dediğim gibi dilimizde öyle yerleştiği için yapacak pek bir şey yok. Ötekilerin doğrusu Alman, Rus vb dir. Almanyalı veya Rusyalı ifadeleri doğru değildir.

      Sil
    2. Hocam Hindu, o dine mensup olanların ismi. Hindistan'lı için doğru ifade Hint olmalı.

      Sil
  48. Amerika'ya kaçan futbolcu Hakan Şükür'ün milletvekili olup meclise mühendislik tamamlama yasası taslağı vermesi ve mecliste kalkan ellerce kabul edilen yasa gibi onlarca saçma yasa ile ülkenin gelişmesini beklemek zaten hayalperestlik. Daron Acemoğlu'nun en güzel verdiği örnek Kuzey Kore ve Güney Kore'nin gelişmişliğinin kıyaslanması. Etnisite aynı, coğrafya aynı, din aynı neden kuzey kore az gelişmiş ve milli serveti düşük ama güney kore daha gelişmiş ve milli serveti daha yüksek. Halbuki küresel rezerv para birimi doların patronu ABD ikinci dünya savaşı ve kore savaşından sonra Çin'e karşı Japon, Güney Kore , Taiwan ekonomilerini destekledi. Çin ise yıllarca adeta köle gibi çalıştı ve doların bir nevi kreditörü konumuna geldi ve trilyon dolar tasarruf etmişken doların kurununun düşmesini en istemeyecek ülke Çin.Daron Acemoğlu nobel ödüllü ama Liseden sonra Türkiye'ye gelmemiş pek. Türkiye'yi Mesut Yılmaz zamanından önceki hali ile biliyor ve hemşericilik meselesinden ve 25 milyon adete çıkan trafiğe kayıtlı araç Acemoğlu Türkiye'de iken yoktu ve Çiller her eve 2 anahtar sloganıyla bir Robrrt Kolejli olarak çıktı ortaya ve bol bol araba sattı. Frankfurt, Münih, Cologne, Lille, İlle de France var mı bu kadar trafik? Ben belgesellerde hep bomboş yollar görüyorum. Nasıl Güney Kore, Japonya, Taiwan, ABD tarafından destekleniyorsa ve ekonomik olarak başarılı oluyorlarsa, ABD koleji Robert Kolej mezunları Bülent Ecevit,Tansu Çiller, Orhan Pamuk, Selçuk Bayraktar ve dağ filmlerinin yapımcısı Alper Çağlar'ın ve daha nicesinin de ABD koleji Robert Kolej mezunu olduğu ve bir şekilde şanslarının hep yaver gitmesini Daron Acemoğlu nasıl açıklayacak bilemiyorum ancak bence ABD bu saydığım kişileri de ülke ekonomilerini desteklediği gibi destekliyor diye düşünmekteyim. Mesela Almanca eğitim öğretim yapan İstanbul Erkek Lisesi ve İstanbul Alman lisesi mezunları Mesut Yılmaz ve Cem Uzan'ın şansları ABD kolejliler gibi daim olamadı ama yine de bir dönem çok başarılıydılar. Fakat Fransızca eğitim öğretim yapan devlet lisesi statüsündeki Galatasaray lisesinden mezun olup ekonomi Nobeli almak başarının tesadüf olmadığının kanıtı gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ona bakılırsa saint joseph lisesi de fransizca eğitim öğretim sunuyor. Üstelik tamamen fransa kökenli bir lise. Köklü bir lisedir. Oradan nobel ödülü kazanan duymadim hiç. Belki de vardir da ben bilmiyor olabilirim. Üstelik saint joseph lisesi içinden black stocing yani fenerbahce kulübü kuruldu. Yani saint joseph , mekteb i sultani gibi türk kökenli değil ama egitim alaninda fransız lisesi olarak gayet bilimsel öğrenim sağlayan az sayidaki kurumlardan yanılmıyorsam. Kısacası bu biraz da kişinin kendi azmi ve vizyonuyla da ilgilidir.

      Sil
  49. Sayın hocam haklı…Yapısal Reformlar ve Türkiye kitabının son bölümünde yer alan;Ek-1 Toplu ve Özet Gösterim ile, Ek-2Acil İşler Sıralaması nın ilgili alt başlıklarının tamamı gerçekleşmez ise , eksik gedik birşeyleri üslubu ve nezaketi çerçevesinde muhakkak dile getirir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuduk ki biliyoruz hocam. Ama bi aferininizi alırım ufaktan. :)

      Sil
    2. Hocam böyle sana alkışla olmaz. İmzalayacaksınız kitabımı :)

      Sil
  50. Hocam selamlar. Atatürk'ün devletçilik anlayışı liberal ekonomiyle çelişir mi? Atatürk, devletçilik inkılabıyla tam olarak neyi hedeflemişti?

    Günümüzde bir çok ülke karma ekonomi modelini benimsiyor olsa da ben aslında bunun böyle olmadığını düşünenlerdenim. Çünkü devlet kısıtlı alanlarda var fakat her alanda yok. Oysaki karma ekonomiden söz edebilmek için devletin fabrikalarını satması şöyle dursun, her alanda yeni üretim tesisleri açması gerekmez miydi? Mesela Türkiye'de senede 600 bin ton sabun üretiliyorsa, bunun %20'sini devlet üretiyor olsaydı, fahiş fiyatların da önüne geçilmez miydi? Sabun sadece bir örnek, her alandan bahsediyorum. Eğer her alanda %20 devlet üretimi olsaydı, devletin 20'ye sattığı bir ürünü kimse 100'e satamazdı, en fazla 30'a satardı diye düşüşüyorum. Atatürk devletçilik politikasıyla tam olarak neyi hedefledi bilmiyorum. Fakat keşke bir yüzde verseydi, devlet her alanda belli oranda üretmeli deseydi ve bunu anayasaya koyup güvence altına alsaydı, en azından ülkenin binbir emekle kurulmuş fabrikaları da satılmazdı hocam. Nitekim şeker fabrikalarını sattıktan bir yıl sonra şeker ithal eder olduk. Siz, Atatürk'ün devletçilik politikası hakkında neler düşünüyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Atatürk ilkelerinin bazıları zamanında geçerli olsa da zaman içinde aynı şekilde geçerli görünmüyor. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde özel kesim hemen hemen hiç olmadığı için üretimi ister istemez devlet kuruluşları eliyle yapmak zorunluluğu doğmuş ve KİT'ler kurulmuştur. Zaman içinde özel kesim gelişmiş ve bu alanlarda üretime girmiştir. Benim düşünceme göre özel kesimin girdiği alanlarda devletin üretim yapması gereksizdir. Devletin yapması gereken şey doğru ekonomi politikası izleyerek enflasyonu denetim altında tutmak, israfa yol açmadan kamu hizmetlerini sunmaktır.
      Bununla birlikte kamu iktisadi teşebbüslerini yok edecek şekilde özel kesime veya yabancı kurumlara satmak son derecede yanlış olmuştur. Seka ve Şeker şirketi bunun en tipik örneğidir. Bu şekilde özelleştirme yapılırken bu şirketlerin korunacağı ve verimlilik artırıcı yatırımlarla geliştirileceği şartları konulmalıydı.

      Sil
    2. Hocam 30 50 kisi bir arata gelip de bir iktisadi organizasyon kurabiliyorsa devlet gibi büyük bir organizasyon ve kurumsal akıl da pekala ayni organizasyonlar icinde olmalıdır. Eğitim kalitesini uluslar arasi standartlara çıkartıp da gerek kamu sirketleri gerekse de özel sermayeli şirketlerle entegrasyon sağlanabilirse hem kamu hem.ozel iktisadi organizasyonlar gayet kaliteli ve daha prodüktivitesi yuksek hale ulaştırilabilir.

      Sil
  51. Hocam enflasyon için yetkililer harekete geçermi?

    YanıtlaSil
  52. Tarihçi Emrah Safa Gürkan'ın, Daron Acemoğlu'na verilen Nobel Ekonomi Ödülü'nü değerlendirdiği videosunu izledim.

    Hem Türkiye'deki hem dünya genelindeki "eğitim sistemlerinin kıyaslamaları"nı çok iyi yapmış.

    Ama videodaki en önemli kısım şuydu:

    Özellikle "Batı"daki üniversitelerin çoğunda iktisat bölümlerinde verilen eğitimin içeriğinin, ve akademik iktisadî yayınların (makalelerin) yayınlanması için kurulan dergilerin, yayın kurumlarının ("köşeleri kapmış editörler"in); iktisat ekolleri arasında hep belli-başlı ekolleri önplânda tuttuğunu, bu ekollere uyum göstermeyen genç akademisyenlerin makalelerinin (ve varsa, hazırladıkları kitapların) yayınlanmasına köstek oldukları, sürüncemede bıraktıkları, yıldırmaya & usandırmaya uğraştıkları, bazen de hiç izin vermediklerini dile getiriyor.

    Videonun 7. dakika 34. saniyesinden itibaren söyledikleri çok önemli:

    https://www.youtube.com/watch?v=1CKHs9HEmYI

    Şu çıkarımı yapabilir miyiz sizce:

    "Demek ki Türkiye'deki üniversitelerde de, TV kanallarındaki ekonomi yayınlarında da; 'Post-Keynesyen ekonomi modeli'ni savunan iktisatçıların konuşmasına izin verilmemesi, Emrah Safa Gürkan'ın dile getirdiği olguyu tekrar ispatlıyor." diyebilir miyiz Mahfi bey?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'den isim vermemiş.

      Videoda en çok iki ismi örnek veriyor: Samuel P. Huntington ve Jared Diamond. [İkisi de iktisatçı değil.]

      İktisatçı ismi vermiyor, ekol olarak "Marksist ekonomi ekolü"nün savunulmasının engellendiğinden bahsediyor. [Post-Keynesyen ekol de, kabul görmeyen ekoller arasında.]

      Sil
    2. Emrah beyin eleştirdiği iki mühim isim: Samuel P. Huntington ve Jared Diamond. İkisinin de ortaya attığı argümanların; tarihteki bütün kırılım anlarını, bütün dönüşüm anlarını kapsamayacağını dile getiriyor.

      Daron Acemoğlu'nun ise; hem yazdıklarında hem söylemlerinde tutarlı davrandığını, ortaya attığı argümanların eksiklikleri olduğunu daha en baştan kabul etmesinden ötürü dürüst bir akademisyen olduğundan bahsediyor Emrah bey.

      Acemoğlu, kitaplarında formülize etmeye uğraştığı denklemlerin 'kurumlar'ın inşa edilmesinden önceki çağlara ait yaşam şartlarında çalışmayacağına işaret ediyor. Eğer spesifik olarak 'kurumlar' inşa edilmeye başlandığı çağlardan itibaren kitaplarında bahsettiği denklemler uygulanırsa anlamlı sonuçlar çıkarılabileceğini savunuyor.

      Sil
  53. Hocam merhaba ben şu an hazırlık sınıfı öğrencisiyim. Bölüme başlamadan yapmamı tavsiye edeceğiniz şeyler var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim Kolay Ekonomi ve Başarısızlığa Övgü kitaplarımı okumanızı öneririm.

      Sil
    2. Teşekkürler

      Sil
  54. selam hocam, bu bütçedeki faiz giderleri yıllardır sürekli artıyor dolar bazında 20 yılda 600 milyar dolar faiz ödenmiş görünüyor yanlışım varsa düzeltin, peki bu faiz gideri tam olarak nereye ödeniyor? bankalara mı merkez bankasına mı? şahıslara mı? devletin bu faiz gideri tam olarak nereye gidiyor, yaşım genç öğrenmeye çalışıyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bütçenin gelirleri (vergiler başta olmak üzere) giderleri karşılayamıyorsa devlet (Haizne) borç alır. Tahmin edeceğiniz gibi bu borçlar karşılığında faiz ödenir. Devlet borçlanırken tahvil ve bono çıkarıp satarak borçlanır. Bunları genellikle bankalar satın alır. Sonra bankalar bunların bir bölümünü kendilerine saklar diğer bölümünü ikinci elden satın almak isteyen kişilere satarlar. Bütçeden yapılan faiz ödemelerinin önemli bir kısmı bu tahvil ve bono sahiplerine ödenir. Bir de devlet yabancılardan dövizle borçlanır. Yine aynı şekilde tahvil çıkarır ve bunları satın alan yabancılara faiz öder. Bu da yine bütçedeki faiz giderleri arasında yer alır.

      Sil
  55. önemli olan toplumun içindeki insanların barınma sağlık ve kendine yetebilme gücüdür bunların olabilmesi için topluma faydalı olabilecek bir yönetim olmalıdır halbuki bütün toplumlarda güçlünün ekonomisi hukuku ve yönetimi var ve bu sistem kendini devam etdirmek için herkesi zenginlik peşinden koşturuyor tabiki bu hayal peşinde koşanların çok azı zengin olup çoğu fakirleşip psikolojik ve bedensel hastalıklara yakalanıyorlar sonunda sosyal hastalıklar ortaya çıkıyor kısacası toplumun şanssız çoğunluğuyla eğlenen bir sistem.
    Dünya Liderleri 2015 yılında, 2030'a kadar 3 önemli işi başarmak için 17 Küresel Amaç üzerinde uzlaştı.
    İklim değişikliğini düzeltme.
    Aşırı yoksulluğu sona erdirmek.
    Eşitsizlik ve adaletsizlik ile mücadele.
    Sürdürülebilir kalkınma için Küresel Amaçlar bu taahhütleri gerçekleştirebilir.
    2024 yılındayız 2030 a 6 yıl kaldı 17 küresl amaçdan hiçbirisi gerçekleşmedi
    Daron bey 500milyon mülteci olabilir demiş bence milyarlarca insan yer değiştirebilir devletler anı yaşamayı tercih ediyorlar güclünün ekonomisi hukuku ve yönetimi devam ettiği müddetce dünyada sosyal felaketler gelecekde önlenemeyecekdir.

    YanıtlaSil
  56. Hocam Hititlere karşı neden özel bir ilginiz var? Bir de Hindistan'a hiç gitmiş miydiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hititlere olan ilgim 20'li yaşlardayken okuduğum C. W . Ceram'ın Tanrıların Vatanı Anadolu kitabıyla başladı ve devam etti. Hititler üzerine çok kitap okudum. Ekonomi tarihine olan merakım dolayısıyla Hitit tarihine girdi. Sonra iş ekonomi boyutları aştı bütün Hitit tarihini kapsadı. Merak işte. Hitiler kadar olmasa da benzer bir şekilde Mısır tarihine de merakım var. Orada çok okudum.
      Hindistan'a gittim. Bütün fakir fukaralığına, sokaklardaki sefalete karşılık son derecede değişik ve ilginç buldum. Yaşaması zor ama gezmesi etkileyici bir ülke.

      Sil
  57. Mahfi Bey, siyasete girip ekonomi alanında bizzat somut bir rol üstlenmek nasıl olurdu? Hiç davet aldınız mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1990'ların ortasında girmeyi denedim ama bana göre olmadığını, partilerin biat kültürüyle yönetildiğini ve gördüm ve hemen çıktım. Aslında biat kültürüyle yönetildiğini biliyordum ama değiştirilebilir diye düşünüyordum. Değiştirilemeyeceğini çok kısa sürede anladım ve çıktım. Sonrasında teklifler oldu ama ortam değişmediği, anlayış değişmediği için hiç niyetlenmedim. Çünkü ben özgür düşünmeye, düşündüklerimi özgürce ifade etmeye, beğenmediğimi eleştirmeye yönelik bir eğitim aldım ve ona göre yetiştim. Biat kültürü benim kabul edebileceğim bir çatı değil.

      Sil
    2. Hocam bi ara Fenerbahçe'yi tutmayı bırakmıştınız.Noldu sonra? Tekrar geri dönmediniz inşallah.

      Sil
    3. Öyle bir şey yok. Eleştiririm ama bırakmam.

      Sil
    4. 2000'li yılların başında Radikal'de böyle bir yazınız vardı.

      Sil
  58. Sayın Eğilmez,

    Yaşamakta olduğumuz "ekonomik kriz"i yumuşatmaya uğraşmıyorum. Sadece sesli düşünüyorum, anlamaya çalışıyorum.

    Eski yıllarla kıyasladığımızda, son birkaç yıldır sonbahar ve kış mevsimlerinin nispeten (görece) ılık geçtiğini siz de fark etmişsinizdir.

    Bu iklim olayı sonucunda:

    Ülkemizde vatandaşların; kombiyi ya düşük derecelerde kullandığını, ya da kombiyi hiç açmadığını söyleyebiliriz. Böylelikle, doğalgaz faturaları nispeten (görece) düşük geliyor.

    En nihayetinde; sonbahar ve kış mevsimleri boyunca doğalgaz faturaları görece düşük geldiği için, ekonomik krizin "sertliği & şiddeti" pek hissedilmiyor.

    diyebilir miyiz?

    Yoksa ben; boş yere, gereksiz yere ayrıntılı mı düşünüyorum?

    Not: Hanehalkı bazında soruyorum, sanayide kullanılan doğalgaza ödenen faturalar bazında sormuyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yanlış hesap, faturaların zamlardan dolayı düşük gelmesi mümkün değil, tüketim azaltılsa da zam faturayı şişiriyor. ayrıca yaz aylarında tüketim 10 metreküp olana kadar fatura çıkmazken şimdi 3 metreküplük tüketime dahi fatura çıkıyor.

      Fatura korkusundan kombinin yakılamaması sonucu düşen fatura değil tüketim miktarıdır ikisini karıştırmayın.

      Fatura merkezine girip eski dönem faturalarınızı metreküp ve ücret olarak karşılaştırın kendi sonucunuzu kendiniz görün.

      Sil
  59. Hocam konu ekonomi olunca sizin yorum ve yazılarınızı okuyoruz. Peki siz siyaset, haber, gündem konularında kimleri izliyor, okuyor ve yorumlarını takip ediyorsunuz?

    YanıtlaSil
  60. Sizce Turkiyede mesruti monarsi uygulanabilir mi? Bir padisah ve secilmis meclis sistemi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esasen uygulanan sistem bu dediğinizden farklı değil.

      Sil
  61. hilafet istiyoruz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ha ha ha ha ha ha ha ha ha ha

      Hiç güleceğim yoktu Hocam akşam akşam

      😂 😂 😂 😂 😂

      Sil
    2. hilafet istemiyoruz

      Sil
  62. Hocam yumuşak inişe geçtikmi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Buradan iniş yumuşak olmayacak.

      Sil
    2. Hocam öyleyse paraşütlermi açılacak?

      Sil
  63. Saltanatın kaldırılması doğru bir hamle miydi?

    YanıtlaSil
  64. Ömrünüzde İran'a hiç gitmediniz.

    Hiç gitmediğiniz, bizzat tecrübe etmediğiniz bir ülkedeki hayatı nasıl eleştirebiliyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İran'a iki kez gittim. Hem de ilk gittiğimde İran, Rafsancani yönetiminde IMF ve Dünya Bankası üyesi olmak istiyordu. Bizden teknik yardım istemişlerdi. Ben o zaman Müsteşar Yardımcısıydım. MB Başkan Yardımcısı Ercan Kumcu ile birlikte Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası yetkililerine neler yapmaları gerektiğini anlattık. İkincisi de yine bir resmi ziyaretti. Yollarda bizi toplantıya götüren araçların önünde motosikletli polisler gidiyor ve yolda yürüyen yayalara ellerindeki uzun sopalarla vurarak yolu açıyorlardı. Bu dediğim Tahran'da oluyordu. Adamlara bunu yapmamalarını söyledik ama bunu yapmazsak yolu açamayız dediler. Ben şimdi bunun nesini beğeneyim.

      Sil
  65. Kira haram mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haram olan nedir biliyor musunuz? Bebekleri para almak için hasta gösterip para almak, Narin cinayetini sürüncemede bırakmak, kadınları ve çocukları taciz etmek, öldürmek, yalan söylemek gibi konulardır.

      Sil
  66. Bir (emekli) "Hazine Müsteşarı" var, adı Mahfi Eğilmez, bilimi savunmaktan bıkmıyor.

    Bir (hâlen görevde) "Cumhuriyet Savcısı" var, adı Yavuz Engin, bu ülkede adaleti yeniden tesis etmek için canını ortaya koymuş; "Yenidoğan Çetesi"nin arkasındaki derin odaklara karşı mücadele ediyor.

    "2024 Türkiyesi"nde bunları yaşamak; hem trajedi, hem umut verici...

    YanıtlaSil
  67. 12 Eylül 1980'den önce Türkiye'de hayat çok mu güzeldi de, 2024'ten şikayet ediyoruz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kötü olanı örnek alıp bugünün iyi olduğunu sanmak aymazlıktır. Kötü kötüdür.

      Sil
  68. hilafet isteyen, kira haram mı diye soran yine sanırım blogunuz birilerine meşgale alanı oldu. Böylesi yorumları ONAYLAMAYINIZ LÜTFEN. Yazınız kadar yorumlardaki soru ve cevaplardan da faydalanıyoruz, sayfayı kaydırdıkça böylesi garip yorumları okuyunca devam etmek istemiyoruz. zaten X'te YouTube da çok fazla maruz kalıyoruz bari burda okuma keyfimizi bozmasınlar LÜTFEN. ♡

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, şimdiye kadar hakaret ve küfür içermeyen yorumları yayınladım ama bundan böyle konuyla ilgisi olmayan, kişisel sorular içeren ya da yapay zeka aracılığıyla yapılan yorumları da yayınlamayacağım.

      Sil
    2. Doğru bir talep ve doğru bir arz olmuş :-) Teşekkürler.

      Sil
  69. Saygıdeğer hocam, öncelikle verdiğiniz çok değerli bilgilerden dolayı çok teşekkür ediyorum.
    Bazı Ülkeler Ekonomik Olarak Gelişirken, Diğerlerinin Neden Yoksulluğa Düştüğüne Dair Benzersiz Karşılaştırmalı Tarihi Araştırmalarla Çığır Açan ,
    Prof. Dr. Daron Acemoğlu MIT, Pro. Dr. Simon Johnson MIT ve Prof. Dr. James Robinson CHİCAGO Univeritesi bilim insanları 2024 Nobele ödülü aldığı çalışmalarla, dünyayı daha iyi anlamamıza büyük katkılar sunmaktadır.
    Ancak, neden Kuzey Kore Güney Kore birbirinden bu kadar farklı? Amerika ve Meksika gelişmişlik düzeyleri birbirinden niçin bu kadar farklı? Arjantin 20. Yüzyılın başında dünyanın en zengin ülkelerinden biriyken şimdilerde neden bu kadar fakir? İktisat bilimi açısından referans noktası olarak görülen sanayi devrimi neden matematik ve astronomi alanında batı dünyasından daha ileride olan Müslüman Arap coğrafyasında değilde İngiltere’de gerçekleşti ?
    Dünyayı daha iyi anlamamız açısından bu araştırma sorularının cevaplarını daha iyi anlayacak bir şekilde açıklarmısınız. Adnan

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arjantin popülizmin kurbanı oldu.
      Müslüman Arap coğrafyasının matematik ve astronomide ileriliği önceki yüzyıllardaydı. İngiltere, 18 ve 19'uncu yüzyıllarda bilimde çağına göre çok ileri gitti. Aynı dönemde Araplar yeni hiçbir gelişme gerçekleştiremedi. O nedenle sanayi devrimi İngiltere'de başladı.

      Sil
    2. Hocam biraz başlıktan ayrı bir soru sormak istiyorum.
      Özellikle son 50 yıldır sadece bizde değil tüm dünyada, emeğin hakkı sürekli gasp edilerek sermayeye teslim edildi. Dünyayı sahiplerinin kim olduğunu bile bilmediğimiz (Mesela Google -bilenler vardır ama çoğunluk bilmiyor) çok uluslu şirketler yönetiyor. İktidarları bunlar belirliyor. Kapitalizm (Sermaye) altın çağını yaşıyor ama her zirveden sonra çöküş gelir. Size göre kapitalizmin sonuna geldik mi? Milyarlarca insan köle pozisyonunda bir avuç azınlıklar efendi. Bu dengesizlik çok uzun süre gitmez diye düşünüyorum. Bilmem yanlış mı düşünüyorum. Kapitalizmin sonuna geldik mi? Dünya yeni bir düzene gebe mi? Eğer kapitalizmin son demlerini yaşıyorsak kapitalizmin ölüm saati için tahmininiz nedir?
      Saygılarımla.

      Sil
    3. Kapitalizm, sonuna gelmiş gibi olduğumuz her aşamada bir çıkış yolu buluyor. Sermaye her geçen gün daha da güçlenirken emek daha fazla zayıflıyor. Eski sendikaların gücü yok. Emekçilerin öncelikle toparlanıp sendikalaşarak güçlerini toparlaması lazım. Bizde mesela 1960'larda 70'lerdeki güçlerine sahip sendikalar kalmadı. An itibarıyla sendikalı işçi oranı yüzde 12 - 13 dolayında. Onun da yarısı sarı sendika. Bu böyle kaldığı sürece emek ezilmekten kurtulamaz.

      Sil
  70. ''Nedeni bu maddede sayılan ilkelere uymamak değil, onlara zaten uymuyorlar, nedeni uymadıkları için sorumlu duruma düşmekten kurtulmak.'' Bu ifadeniz o kadar doğru ki hocam. Ne yazık ki muhalefetin de normalleşme çabaları aslında ''anormal'' olan bu durumun meşrulaştırılaştırılmasından başka birşey değil.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı